KMO

KANSERLE SAVAŞ HAFTASINDA AKKUYU NÜKLEER GÜÇ SANTRALİNİN TEMELİ ATILDI !!!

    Yayına Giriş Tarihi: 04.04.2018  Güncellenme Zamanı: 07.04.2018 15:04:20  Yayınlayan Birim: ESKİŞEHİR BÖLGE ŞUBE  
 

Güncellenme Zamanı: 07.04.2018 15:04:09

Kimya Mühendisleri Odası Genel Başkanımız Sayın Dr. Ali UĞURLU Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile ilgili olarak açıklamalarda bulunmuştur.

 Akkuyu Nükleer Enerji Santralinde; ÇED raporuna ilişkin karara karşı TMMOB tarafından açılan dava daha devam ederken 3 Nisan 2018 tarihinde üstelik de 1-7 Nisan tarihlerinde kutlanan Kanserle Savaş Haftasında temel atma töreni gerçekleştirildi.

Çernobil ve Fukişima Nükleer Enerji Santrallerinde yaşanan kaza sonrası nükleer santrallere yönelik kamuoyunda ortaya çıkan tehlike algısı ve gerçekliği toplum tarafından bu kadar iyi anlaşılmışken AKP`nin nükleer ısrarını dikkatle değerlendirmek zorundayız. Üstelik Türkiye`nin 85 Bin megawattlık bir kurulu gücü varken yani daha açık bir ifade ile ülkenin hali hazırda bu enerjiye ihtiyacı yokken… Yenilenebilir enerji yatırımlarında KWh başına birim yatırım bedeli her gün biraz daha azalırken… Resmi rakamlara göre Çernobil`de sızıntı sırasında 4 bin, Fukuşima` da ise 1700 kişi, Greenpeace raporlarına göre ise sonrasında sızıntıdan etkilenerek 200 bin insan ölmüşken… Sadece bu iki santralde meydana gelen sızıntı nedeniyle ne kadarlık bir maddi zararın ortaya çıktığı daha hesaplanıp açıklanamazken… Santralin yaratacağı çevresel riskler projenin iptalini gerektirecek nitelikte olup bu durum daha yargı tarafından araştırılıp henüz bir karar verilmemişken… Deprem anında, Kıbrıs adasının batı ucundan Antalya`ya, doğu ucundan İskenderun`a uzanan "Helenik-Kıbrıs yayı" ile "Ecemiş fayı" hattında oluşacak bir sıkışmadan da etkilenebilecekken… Kayıp – kaçak oranları hala bazı bölgelerde % 60-70`ler deyken… Enerji kullanımı ve tüketiminde verimlilik çok düşükken… TEİAŞ projeksiyonlarındaki mevcut elektrik üretim kapasite raporlarına göre 2025 yılına kadar inşa edilmesine karar verilen her iki santralin üreteceği enerjiye hiç ihtiyaç yokken… Enerji Bakanları ülkemizde elektrik arzı fazlası olduğunu zaman zaman açıklarken… Mevcut elektrik enerjisi kurulu gücü inşa edilen güç santralleriyle birlikte 2030`lara kadar oluşabilecek elektrik enerjisi taleplerine cevap verebilecekken nükleer ve termik santral sevdasının hiçbir teknik açıklaması yoktur. 

Riski, işletmeden kaynaklanan sorunları, teknolojisi ve maliyeti çok yüksek olması nedeniyle ciddi anlamda sorunlu olan bu yatırımlarda neden bu kadar ısrarcı olunduğu ne yazık ki teknik olarak açıklanamamaktadır. Barajlardan 2-3 dolar cent ve hatta bazı barajlarda bunun altında elektrik elde edilirken, güneşten, rüzgârdan ve hatta termik santrallerden çok daha ucuz maliyetle elektrik enerjisi üretimi yapılabiliyorken 12,5 dolar centten nükleer enerji alım garantisi verilmesini biz açıklayamıyoruz… Öncelikle bu enerji, işletme riskinin yüksek olması nedeniyle güvenilir değildir. Avrupa gibi bilinçli bir toplum nükleer enerjiden çıkış için 2022-2023 yıllarını bir milat olarak belirlemiştir. Dört Avrupa ülkesi bu enerjiyi tamamen terk edeceğini deklare etmiştir.  Bu gelişmelere karşılık biz yatırım kararı alıyoruz.

Nükleer santral işletmesinin sürdürülebilir olması için nükleer endüstrisinin de gerekli şartları sağlaması gereklidir. Santrali Kuran firmanın önemli tedarikçilerinden Siemens 2022 yılından itibaren bu sektörden çekileceğini ve santraller için yedek parça üretmeyeceğini belirtmiştir. Türkiye daha işin başında ciddi bir yedek parça sorunu ile karşı karşıya kalacaktır.

Yapılan bir diğer yanlış da reaktör seçimi ile ilgilidir. Şöyle ki; Akkuyu santralinde dünyada hala simülasyon aşamasında ve hiçbir santralde denenmemiş olan ve Avrupa`daki kuruluşlardan lisans alamamış olan WWER – 1200 model reaktör seçimi yapılmıştır. Türkiye deneme tahtası mıdır?

Rusya ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmaya göre santralde üretilen elektriğin kWh` i 12,35 cent+KDV üzerinden alınacak. Bu fiyat oldukça yüksek bir fiyattır. Ruslara 15 yılda yaklaşık 70 milyar dolar ödenecektir. Bu, söz konusu santralin yatırım bedeli olan 22 milyar doların yaklaşık üç katıdır. Akkuyu NGS Şirketi tarafından sunulan ÇED dosyasından anlaşılacağı üzere, enerjinin birim maliyeti kapsamı içine risk maliyetleri katılmamıştır. Bu maliyet kalemi enerjinin üretim maliyetine yansıtılmadığında gerçek anlamda projenin ne kadara mal olduğu bilinemez. Ancak maliyet olarak işletme ve kurulma aşamalarına yansıtılmayan bu risk maliyetinin, enerjinin satılması aşamasında topluma bir maliyet olarak yükleneceği de unutulmamalıdır.

Her şeye rağmen santralin kurulduğunu ve fahiş fiyattan elektrik alınmasına rağmen günün birinde olasılık dahilinde olan bir kazanın yaşanması durumunda ülkemiz ortaya çıkacak olan ve santralin yatırım bedelinin yaklaşık on katına mal olabilecek bir tazminat yükünü nasıl karşılayacaktır?

Bu anlaşmanın sonucunda doğalgazın da büyük bir bölümünü ve diğer enerji kaynağı maddelerinde bir kısmını Rusya`dan temin ettiğimiz için ülkemiz Rusya`ya daha çok bağımlı hale gelmeyecek mi? Ülkenin dış politikası ve ekonomisi açısından bu ne kadar doğrudur?

Deprem bölgesi ve atık depolama riski, işletme teknik personelinin deneyimsizliği ve yokluğu, iletim hatlarının yetersizliği, çevre etkilerinin değerlendirilmemesi ve elektrik üretim maliyetinin yüksek olması ve en önemlisi temelden dışa bağımlılığı göz önüne alınmadan bu santraller konusunda ısrarcı olunmasının nedenleri yetkililerce açıklanamamaktadır.

Ülkemizin enerji alanı yaklaşık 20 yıldır önce özelleştirme sonra da serbestleştirme politikaları kapsamında yönetilmeye çalışılmıştır.  Pek çok riski beraberinde getiren bu süreçte ortaya çıkan riskin temelinde ise plansız yatırım, bakımsız bırakılan iletim hatları, kar güdüsünün temel olduğu piyasanın yarattığı açmazlar yatmaktadır. Kamunun 2000 yılında yatırımdan çekilmesi sonrasında enerjiye yatırım yapmak isteyen herkese lisans verildiği, doğanın, kültürel kaynakların, ekolojinin, havanın ve suyun hoyratlıkla kirletildiği bir dönem yaşanmıştır. Ardından lisans tüccarlığının yatırımlara dönüşmemesi endişesi baş göstermiş, bu kez piyasanın aksaklığı karşısında kamunun devreye girmesine yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Ne yazık ki kamu yararı noktasında değil, sermaye gruplarını beslemek üzere kamu gücü devreye sokulmuştur. Alım garantili, yenilenebilir hedeflerinin sözde kaldığı, şirket çıkarlarını gözeten; adı "serbest", kendisi "yandaş" bir piyasa oluşturulmuştur. Oysa enerji bir kamu hizmetidir ve kamu inisiyatifi esas olmalıdır. Ancak kamu idaresinin; şirketlerin değil, kamunun yararını gözetmesi gerektiği açıktır. Enerji yönetemeyenler ortaya çıkan yüksek faturayı her ay yapılan zamlarla halka ödetmeyi alışkanlık haline getirmişlerdir. dedi

 

KMO KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI

Eskişehir Bölge Temsilciliği 

Başkan- Kenan ÇALIŞIR

Okunma Sayısı: 48

Eskişehir Bölge Şube Kaynaklı Haberler »
Tüm Haberler »

 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME