KMO

ALİAĞA TERMİK SANTRALİ-BASIN AÇIKLAMASI

    Yayına Giriş Tarihi: 13.01.2012  Güncellenme Zamanı: 01.06.2013 13:04:37  Yayınlayan Birim: EGE ŞUBE  
 

Güncellenme Zamanı: 01.06.2013 13:04:49

Aliağa Termik Santrali-Basın Açıklaması

Değerli Basın Mensupları,

KMO Ege Bölge Şubesi, İlimiz Aliağa ilçesinde halkın tüm karşı çıkış ve direnişine karşın gerçekleştirilmek istenen termik santral yatırımlarını büyük bir dikkatle izlemektedir. Bütün dünya yeni enerji kaynaklarının peşindeyken, Türkiye var olan en sorunlu enerji kaynağına yöneldi: Kömür! Türkiye henüz Yatağan ve Afşin - Elbistan termik santrallerinin doğa ve insan üzerinde yarattığı tahribatı onaramazken yepyeni bir termik santral atağına kalktı. Çoğu Karadeniz, Ege ve Akdeniz kıyılarında olmak üzere, 46 yeni kömürlü termik santralın daha kurulması için harekete geçildi. Bu yeni termik santral atağının boyutunu anlamak için, Türkiye`de var olan termik santral sayısının ‘15` olduğunu hatırlamak yeterlidir.

Bu neden böyle olmaktadır?

Çünkü artık gelişmiş denilen sömürgen ülkeler, kirli üretimlerle karşılanan gereksinimlerini ve yatırımlarını bizim gibi ülkelerde gerçekleştirmektedirler. Bu nedenle demir çelik, çimento, madencilik, tekstil, dericilik v.b sektörlerdeki üretimlerinin ülkemizde karşılanıyor olmasıyla birlikte 1990`ların başında CO2 emisyonumuz dünya ortalamasının altında iken son verilere göre dünya ortalamasının üzerine çıkılmıştır ve en fazla CO2 emisyonu olan ülkeler listesinde ilk 20 ülke arasındadır.

Termik santraller de en fazla karbon emisyonu olan yatırımlardır. Bu sebeplerle enerji üretiminde CO2 emisyonu daha az olan üretim yöntemleri kullanılmalıdır. Ülkemiz tarafından da imzalanan Kyoto protokolüne göre karbon emisyon miktarları atmosferden alınarak bağlanan karbondan fazla olan ülkeler fazla karbon miktarı için başka ülkelerden kota satın alacaklardır. Dolayısıyla karbon emisyonu fazla olan termik santrallerin inşası ülkemiz için ekolojik olduğu kadar ekonomik kayıplara da yol açacaktır.

Bölgede 19 yıl önce Japon ithal kömürüne dayalı olarak yapılmak istenen termik santral girişimi, İzmir`den Aliağa`ya insan zinciri oluşturulması biçimindeki demokratik halk tepkisi ve alınan yargı kararları ile önlenmişti. Aynı tür tesislerin yeniden gündeme getirilmesi, binlerce insanın sağlıklı çevrede yaşama iradesinin ve yargı kararlarının arkasına dolanılması ve yok sayılması anlamına gelmektedir.

Planlanan Termik Santrallerde teknolojik tüm önlemler alınsa bile, yalnızca Aliağa için değil, İzmir Kenti ve Kuzey Ege kıyıları ve bölgenin tamamı için büyük bir çevresel felaket yaratacaktır.

Bölgenin tarım bölgesi olduğu ve özellikle zeytin ve diğer meyve ağaçlarının uzun dönem etkilenmelerine açık tarımcılık alanları olduğuna dikkat çekmek gerekmektedir. Özelde Ege bölgesinin ancak genelde tüm ülkemizde ormancılığın korunmasının zorunluluğu karşısında, bölgenin tarım ve orman işletmelerin işlemden etkileneceği açıktır.

Özellikle bölgenin çok daha temiz ve ekonomik olan rüzgâr ve güneş enerjisi gibi seçeneklere sahip olduğu gerçeği de bir başka olgu olarak karşımızda durmaktadır.

Aliağa`da Kurulu bulunan sanayi tesisleri nedeniyle Aliağa ve yöresinin, zaten kirliliğin yoğun yaşandığı ve sınır değerlerin fazlasıyla aşıldığı bir bölge halini aldığı ortadadır. Demir Çelik Fabrikaları, Gemi Söküm Tesisleri ve diğer tesislerin yarattıkları kirlenme nedeniyle, Aliağa yöresi zaten çevre sağlığı ve canlı yaşamının çok büyük risk altında olduğu bir bölge halini almıştır. Var olan kirletici faaliyetlerin önüne geçilmesi gerekirken, yeni bir kirletici faaliyetin gündeme getirilmesi kaygı vericidir.

Aslında, Aliağa`da kömür yakıtlı termik santralle elektrik üretiminin sağlanacağı projeye ilişkin olarak, çevreye uyumlu olup olmadığının belirlenmesi için bir ön çalışma yapılmasına dahi ihtiyaç bulunmamaktadır. Çünkü aynı bölgede kurulacak bir termik santralin olumsuz etkilerinin olacağı yıllar önce Danıştay 10. Daire 1990/2278 E ve 1992/1672 K sayılı kararı, Danıştay 6.Daire 1999/1498 E. 2000/6482 K. sayılı kararı, Danıştay İ.D.D.G.K. 1989/422 E. sayılı kararları ile sabittir.

Başka bir bilirkişi raporunda da Aliağa`daki kirliliğin İzmir`in hava kalitesini nasıl etkilediği incelenmiştir. Stuttgart Üniversitesi Araştırma-İnceleme Tekniği ve Buhar Tekniği Enstitüsü, Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü ile Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü`nün işbirliği ile hazırlanan 1999 tarihli İzmir`de Hava Kalitesi Raporu`nda  "…Kentin kuzey kesimindeki emisyonların büyük bir miktarı İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları dışından taşındığı için, kent dışındaki bu kaynakların emisyonların azaltılmasına yönelik tüm imkanlar araştırılmalıdır. Örneğin, Aliağa`da emisyonların azaltılması doğrultusunda önlemler alınmalıdır. (…) İzmir Kentinin hava kalitesine bölgesel ve yerel rüzgarların da büyük etkisi vardır. Özellikle yaz aylarında kuzey-batıdan esen hakim rüzgar vasıtasıyla, kente Aliağa`dan taşınan emisyonlar hava kalitesini daha da kötüleştirmektedir…" vurgusu yapılmaktadır.

Özet olarak, bu gün itibariyle mevcut kirlilik, zaten Aliağa ile birlikte tüm bölgenin doğal bitki örtüsünü, tarım alanlarını olumsuz etkilemekte, çevre sağlığı ve canlı yaşamı için risk oluşturmaktadır. Kurulması düşünülen Termik Santraller, yalnızca Aliağa için değil, İzmir Kenti ve Kuzey Ege kıyıları ve hatta bölgenin tamamı için büyük çevresel felaketler yaratacaktır.

1972 Stockholm Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı Deklarasyonu`nun 1. maddesine göre; "…İnsanın, hürriyet, eşitlik ve yeterli yaşam koşullarını sağlayan onurlu ve refah içinde bir çevrede yaşamak temel hakkıdır. İnsanın bugünkü ve gelecek nesiller için çevreyi korumak ve geliştirmek için ciddi bir sorumluluğu vardır…", 2. maddesine göre de; "…bugünkü ve gelecek nesiller için ihtiyaca göre özenli planlama veya yönetim ile dünyanın doğal kaynakları, hava, su, toprak, flora ve fauna dahil, özellikle de doğal ekosistemleri temsil eden örnekler korunmalıdır…"

Anayasa`nın 17/1. maddesine göre; ".. Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.."

Anayasa`nın 56/2 maddesine göre de "...çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir..." Anayasanın 56. Maddesi ile sadece bizlerin değil, gelecek nesillerin de yaşama hakkı güvence altına alınmıştır.

Bu çerçevede, insan ve canlı yaşamının devamlılığı adına, su konusunda sağlıklı, adil ve sürdürülebilir çözümler üretilebilmesi için, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının bir insan hakkı olarak ve kamusal bir anlayışla ele alınması gerekmektedir.

Bu bilgilere göre; Aliağa`da kömür yakıtlı termik santral kurulması, kamu yararına açıkça aykırı olacaktır.  Kesinlikle izin verilmemelidir.

KMO Ege Bölge Şubesi, bu yasal ve yaşam mücadelesinde Aliağa, Foça ve İzmir halkının yanındadır.

Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur. 

KMO EGE BÖLGE ŞUBESİ

Okunma Sayısı: 916

Ege Şube Kaynaklı Basın Açıklamaları »
Tüm Basın Açıklamaları »

 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME