Libya`ya asker gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi TMMOB, TTB ve KESK Ankara Şubeler Platformunca 24 Mart 2011 tarihinde TBMM Dikmen Kapısı önünde düzenlenen kitlesel bir basın açıklamasıyla protesto edildi. Basın açıklaması için lütfen tıklayınız.
BASIN AÇIKLAMASI
DEĞERLİ BASIN EMEKÇİLERİ
Libyaya karşı, 19 Mart akşam karanlığında, ABD, Fransa ve İngilterenin öncülüğündeki emperyalist ittifakın başlattığı "Şafak Yolculuğu Operasyonu" ağır bombardımanla sürüyor.
Televizyon ekranlarını saran görüntüler eşliğinde yapılan haber ve yorumlar, ister istemez yüz binlerce sivil kurban verilen "Irakı özgürleştirme" harekatını hatırlatıyor hepimize.
Sivil halkı Kaddafinin katliamından korumak için, askeri hedeflere yönelik başlatıldığı iddia edilen operasyon, benzerlerinde de defalarca tanık olduğumuz gibi, sivil halka zarar vermeye devam ediyor. Akşam karanlığında başlatılan saldırının sonuçları gündüz aydınlığında net olarak çıkıyor karşımıza.
Sadece Salı akşamı yapılan saldırılarda, Kaddafinin doğduğu Sirte şehri hava alanı hedef alındı. Uzmanlar, Sirte hava alanının, sivil hava alanı olduğunu ve yerleşim yerleri ile iç içe olduğunu belirtirken, sadece bu saldırıda ölen sivil sayısının yüzlerle ifade edileceğinden endişe ediliyor.
Kaldı ki bunlar sadece bize yansıtılanlar, yansıtanların da büyük bölümünün kimlerin kontrolünde olduğu da ayrıca tartışma götürmez bir gerçeklik. Bu tip müdahalelerin gerçek kayıplarının ortaya çıkması için uzun süre beklemek zorunda kalmayı deneyimleri ile öğrenenler olarak, müdahalenin katliam boyutlarına gelmemesini ümit ediyoruz.
Değerli arkadaşlar Bu operasyon bir taşla birkaç kuş vurma planıdır.
BM Güvenlik Konseyinde yer alan emperyalist ülkelerin, "Sivillerin korunması, halkların özgürleştirilmesi" söylemi ardında yatan asıl hedefleri, Libya petrolleri ile Kuzey Afrika ülkelerindeki doğalgaz ve yeraltı madenleri açısından zengin stratejik noktaları kontrol etmektir.
Diğer bir hedef ise, son dönemde Arap-İslam dünyasında yaşanan halkların kendi kaderlerine sahip çıkmak için harekete geçtikleri sürece müdahil olabilmek için Libyayı bir üs olarak kullanma gayretidir. Böylece bölgede totaliter baskıcı rejimlere karşı oluşacak halk hareketlerini yönlendirerek, kendi çıkarlarına karşı oluşabilecek yönelimleri engelleme fırsatı da yakalanacaktır.
Kısacası emperyalist güç odakları Libyaya gerçekleştirdikleri ve meşruiyeti tartışılır bu müdahale ile bir taşla birkaç kuş vurmayı hedeflemektedir.
Bu operasyon da Türkiyeye biçilen rol; ABDnin Libyadaki bekçiliğidir.
Türkiye hükümeti ise, müdahalenin içeriğine değil kim ya da kimler tarafından yapıldığı konusuna odaklanmış durumda gözükmektedir.
Başlangıçta Libyaya doğrudan müdahale edecek güçler içerisinde olmamayı tercih edeceği beklenen hükümetin, emperyalist saldırganlara lojistik destek verme gibi dolaylı, utangaç destek planları yapmaya başladığı düşünülmekteydi. Ancak dün ve bugün yaşanan gelişmeler durumun bununla sınırlı olmadığını açığa çıkarmıştır.
Kimi haberlere göre, Türkiyenin Libyada ABD için "koruyucu güç/hami devlet olarak hizmet vereceği belirtilirken, daha birkaç gün önce Libyaya yapılacak bir askeri müdahaleye ilişkin "Ne işi var NATOnun orada, böyle saçmalık olur mu?" diyen Başbakan Erdoğan nezdinde AKP hükümetinin, ABDnin bölgedeki jandarmalığına ikna edildiği anlaşılmaktadır.
Emek ve Demokrasi Güçleri olarak soruyoruz
* Eğer Libyayı bombalamakta gerekçe sivil kayıplarını engellemek ise; Irak, Afganistan, Pakistan da her gün ABDnin hayalet uçakları ile yüzlerce sivili katlederken BM neden bu katliama göz yumuyor?
* İsrailin yıllardır Filistin halkına karşı yürüttüğü saldırgan politikaların neden önü kesilmiyor? İsrailin 1967 ve 1973 savaşlarıyla işgal ettiği topraklardan çekilmesine dair sayısız BM kararı neden hayata geçirilmiyor?
*Daha iki ay önce Kaddafiden, 250 bin dolar para ödülü ile beraber, "insan hakları ödülü" olarak madalya alan AKP Hükümetinin Başbakanı Tayyip Erdoğan değil miydi?
Değerli Basın Emekçileri,
Hiçbir emperyalist müdahalenin mazlum halkların lehine olduğu bugüne kadar görülmemiştir. Libyaya kendilerinin bile inanmadığı bahaneler ileri sürerek müdahale eden, BM Güvenlik Konseyinin emperyalist ülke yönetimlerine ve AKP Hükümetine, Ortadoğuda ve Afrikada dökülecek her damla kandan sorumlu olacaklarını hatırlatıyoruz.
Halklar üzerinde baskı kurarak, şiddet uygulayan ve kendine tabi kılan tüm yönetimler bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, eninde sonunda tarihin çöplüğünde yerini alacaktır. Bugün Libyaya müdahalenin başrolünü kimseye kaptırmak istemeyen Fransanın tarihi komutanlarından Napolyon, kendisine atfedilen, "kılıçla her şey yapabilirsiniz, ancak üzerine oturamazsınız" sözü ile bugünün emperyalistlerine adeta seslenmekte gibidir.
Bizler Ankarada bulunan Emek, Meslek ve Demokrasi Güçleri olarak daha fazla insan kanı akmaması ve bölgesel barışın tesisi için diyoruz ki;
Emperyalist güçlerin Libyaya yönelik askeri saldırganlığı derhal durdurulmalıdır
Kaddafi kendi halkının demokrasi ve özgürlük taleplerine kulak vermelidir.
Türkiyeyi emperyalist politikaların parçası haline getiren AKP Hükümeti işbirlikçi politikalarına son vermelidir.
Milletvekillerine sesleniyoruz bu kanlı senaryoya, yeni işgal planlarına, halka karşı işlenen bu suça ortak olmayın. Tayyip Erdoğan gibi NATO Komutanının ve emperyalizmin değil Ortadoğunun ezilen halklarının sesine kulak verin. Bu tezkereyi reddedin.
Bölgesel barışın ve halkların kardeşliğinin asıl mimarları olacak olan emek ve demokrasi güçlerini Libya halkı ile dayanışmaya davet ediyoruz.
TMMOB
TTB
KESK ANKARA ŞUBELER PLATFORMU
- Yayına Giriş Tarihi
- 07.05.2013
- Güncellenme Zamanı
- 11.05.2025
- Okunma Sayısı
- 282