Su hayati önem taşıyan temel gıdaların başında gelmektedir. Suya özellik ve nitelik kazandıran şey içinde barındırdığı minerallerin miktarı, dağılımı ve bileşimidir. Pınar suları ve doğal kaynak suları, arıtılmış yüzey sularına göre genellikle daha lezzetlidir. Tüketilen her besinde olduğu gibi suyun da iyisi kötüsü vardır. Musluklarımızdan akan suyun sağlıklı, iyi, güvenilir ve içilebilir kalitede olması önemlidir. Suyu olması gereken kalitede sağlamak yerel yönetimlerin görev ve sorumluluğudur. Su tüketimi aşırı derecede artmadığı zamanlarda, Kızılırmak suyu gibi aktarılan destek sularının içme suyumuza karışma oranı da düşecektir. Bu da musluklarımızdan akan suyun daha kaliteli olacağı anlamına gelmektedir. Önümüzdeki günlerde hem susuz kalmamak hem de daha kaliteli su tüketmek için yapmamız gereken şey hepimizin içme suyunu tasarruflu bir şekilde tüketmemizdir. Yeterli yağış olmadan geçirdiğimiz kış mevsimini düşünürsek içme suyunu tasarruflu bir şekilde tüketmek artık keyfi bir durum olmaktan çıkmış ve bir zorunluluk zorunluluk haline gelmiştir. Aksi taktirde aktarılan Kızılırmak suyunun oranı % 50`nin üzerine çıkacaktır. Artan su tüketimi daha çok miktarda suyun çeşitli kademedeki kotlara pompajlanması anlamına gelmektedir ve bu da elektrik tüketiminin artması demektir. Elektrik fiyatlarındaki artış göz önüne alındığında bu kaçınılmaz olarak su faturalarına yansıyacaktır. Hepimizin evlerimizde kendimizi ve yakınlarımızı korumaya aldığımız şu günlerde suyun önemi bir kez daha tam olarak anlaşılmıştır. Kişisel ve evsel hijyeni sağlamak için su tüketimi yapmakla birlikte bazen de çamaşır veya bulaşık makinalarını tam kapasite dolmadan çalıştırmak gibi su israfına yol açacak tercihlerde bulunabiliriz. Çünkü evde geçirilen günlerin kişinin psikolojisine olumsuz yansıması sonucu kişi kendine iş çıkarmakta ve su tüketimini arttırmaktadır. Ankara`ya içmesuyu sağlayan 6 adet baraj vardır. Bunlar Kurtboğazı, Çamlıdere, Eğrekkaya, Akyar, Kavşakkaya ve Çubuk-ll barajlarıdır. Kurak geçen kış mevsiminden sonra bu barajlardan en fazlasının doluluk oranı % 40 lar civarındadır. Bu çok düşük bir değerdir ve dikkatli olmakta yarar vardır. Havaların ısınmasıyla birlikte buharlaşan su ve sulamaya verilen su miktarında da artış olacaktır. Evsel tüketimin tasarrufsuz artışını da buna eklediğimizde tablonun çok iç açıcı olmayacağını rahatlıkla görmekteyiz. Bizler tabii ki tüketici olarak tasarruf için sorumluluklarımızı yerine getireceğiz ancak yetkililer de gereken sorumluluklarını yerine getirmek zorundadırlar. Örneğin sisteme kişi başı günlük tüketim için iki birim su verilmektedir. Buna karşılık şehir şebekesinden kişi başına tüketilen günlük miktar bir birim olup, oranlandığında yarı yarıya kayıp olduğu görünmektedir. Bunun nedeni fiziki sızıntılar, patlaklar, kaçak kullanımlar, kent içi sulama, park bahçe kullanımları, cami/okul/vakıf vb. tüketimlerdir. Bu yüzden kıt kaynaklara gösterilecek özen sadece tüketicilerden beklenmemeli, ilgili idarelerin bilimsel anlamda sistemi doğru bir biçimde işletmeleri ve çözümler üretmeleri gerekmektedir. ( İMO Ank.Şb. Su Çalışma Grubundan alıntılar yapılmıştır). Su varken tasarruf edilir… "Yok"un tasarrufu olmaz. TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu |