Egemenler dünya kurulduğundan buyana ve özellikle de kapitalizmin 20. yüzyıldan beri devam eden bunalımını aşmak üzere çatışmanın, düşmanlığın ve savaşın dilini egemen kılmaya çalışıyorlar. Bu uğurda; insanlar, halklar, ülkeler birbirine düşman ediliyor. Ülkeler işgal ediliyor, parçalanıyor. Daha kolay sömürmek için, daha kolay ezmek için yapay nedenler, insani olmayan fiili durumlar yaratılıp savaşlar çıkarılıyor. Oysa dünyamız zengin, herkese yetecek kadar varlık ve kaynak var. Yeter ki adalet olsun. Barış için, yoksulluğun yok olması için, sömürünün bitmesi için, odalardan alanlara, alanlardan sınırlara kadar Dünya`nın bütün coğrafyalarında adalet duygusunun hakim olması gerekir… Adaletin olmadığı yerde barış olmaz, kardeşlik olmaz, sevgi olmaz… Kapitalizmin bunalım döneminin bir aşaması olan emperyalizm daha çok sömürmek, pastadan daha çok pay almak için halklar arasındaki farklılıkları ve çelişkileri düşmanlık için kullanmaktadır. Oysaki farklılıklarımız zenginliktir. Demokrasi, bu farklılıklarla birlikte yaşamaktır. Yaşadığımız dünyada farklı bir ulustan olduğu için, bizimle aynı düşünmediği için, inançlarımızı paylaşmadığı için insanlar sürülüyor, baskıya maruz bırakılıyor, öldürülüyor. Savaş egemenleri cahillikleri kullanıyor, bağnaz milliyetçiliği kullanıyor, daha çok kar hırsını kullanıyor. Bu nedenle; dilleri kirli, inançları kirli, yürekleri kirli, beyinleri kirli… Bilime inanmıyorlar, adalet duygusuna inanmıyorlar… Bunun için silahlar üretiyorlar, farklılıkların düşmanlık gibi algılanmasına çalışıyorlar, düşmanlıklar yaratıyorlar. Barışın ve kardeşliğin uzak olduğu bir dünyada barıştan bahsetmek zor olacaktır elbette. Yoğunluklu bir paylaşım savaşının yaşandığı zamanlardan geçiyoruz. ABD emperyalizminin Orta Doğuda enerji kaynaklarına sahip olma ve neo-liberal sömürü düzenini Ortadoğu ve Asya`ya kaydırma amacıyla yürüttüğü sömürü politikaları örtülü ve açık müdahalelerle devam ediyor. Suriye`de hayata geçirilen iç savaş stratejileriyle Suriye ve Ortadoğu da etnik mezhepsel düşmanlık giderek güçleniyor. Irak`a sözde kimyasal silah yalanıyla doğrudan saldıran ABD bu kez Ortadoğu ve Suriye`de ABD politikalarının taşeronluğunu yürüten AKP eliyle Türkiye`yi Suriye`de ki iç savaşın merkez üssü haline getirdi. Emperyalistler tarafından eğitilen gerici güçlerin halka yönelik saldırıları Afganistan` da devam ediyor. Afganistan halkı gerici Taliban yönetiminden kurtulmak için mülteci olmak zorunda kalıyor. Diğer taraftan AKP ‘nin uyguladığı politikalar bölgede çatışmayı daha da derinleştiriyor. Barış umutlarının tükendiği yerde çözüm yine savaş politikalarında aranıyor. Yıllardır Kürt sorununun çözümü olarak sunulan politikaların sorunun çözümünde bir işe yaramadığı görülüyor. Emperyalist güçlerin savaş politikalarının kardeş halkları birbirine düşman etmekten öteye gitmediği ortadadır. Şimdi ülkede, bölgede ve dünyada barış sesini yükseltmenin, kardeş halkların kalplerini körelten kin ve nefret söylemlerine karşı sevgi tohumları ekmenin, özlem duyduğumuz barış ve kardeşlik için mücadele etmenin zamanıdır. 1 Eylül Dünya barış gününde emperyalist müdahalelere ve küresel savaş politikalarına karşı halkların kardeşliği için barışın sesini yükseltmeye çağırıyoruz. Dr. Ali Uğurlu TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı |